27 Ağustos 2013 Salı

Yoksun

Yoksa eğer bana saygın,şu ezanlara saygın olsun.
Her okunuşunda, seni bana getirmeleri için dua ettiğim ezanlara.
Ne kadar dönemeyeceğini bilsem de,her defasında yenmeden yenilmeden dua ettiğim,
Ezanlara saygın olsun.

Senin kadar sevememiş olsam da denizleri,güneşi.
Senin kadar dokunamamışsam da Rabbın eline,
Bırak inanmadan ettiğim duaları,özgür kıl..

Sana inat devam ediyorum,yenmeden yenilmeden.
Ağlamadan,gülmeden.
Sevmeden,sevilmeden.
Sonunu göremeden bu ummanda yüzüyorum ardıma bakmadan.

Sen bu kadar bencil miydin sevdan da bilemiyorum.
Çok değiştin ölmeden önce,
Çok değiştirdin.
Sensiz her güne bir çentik atmaktan yoruldum.
Mutsuzluktan sızlanarak yazmaktan yoruldu ellerim.
Kalemlerim bitti,sayfalar tükendi,ben yoruldum.
Seni düşünmekten,seni düşlemekten,
Gitmeseydin ne olurduları hesaplamaktan,
Gittin ya ben şimdi ne yaparım diye çare aramaktan her derde,
Yoruldum.

25 Temmuz 2013 Perşembe

Ait

 Söylenecek sözlerimin hepsi bitti.Şimdi ise sözun bittigi yerde sıkışıp kaldım.
 Hiçbirşey eskisi gibi degil.Hiçbirşey eskisi gibi olmayacak.
  Evimize hoşgeldim.Eski hayatıma veda edebilmek için.Tum eşyalar bana yabancı ben onlara.Baktıgımda eskisi gibi içimi ısıtmıyor eski sıcak yuvamız.Mahalleden geçerken baktım onlarda yabancı.Guluşerek alışweriş yaptıgımız manav,hiç gitmedigin ama her geçerken kolay gelsin dedigin berber,ufak tefek şeyleri satın aldıgımız ve halimizi hatrımızı sormadan geçmeyen mahalle bakkalımız...Her biri birer yabancı şimdi bana.Hiçbiri içimi ısıtmadı yanlarından geçerken.Evimize dogru merdivenlerden çıkarken bi tereddut yaşadım.Hangi daireydi diye.Bi zile bastım,yanlış zile basmışım.O kadar yabancılaşmışım.Halbuki evimiz 3.Kattaydı ve nefesinin tıkandıgı yerde biterdi dairemizin bulundugu merdivenler.Onu bile unutmuşum.
  İçime bir ateş duştu eve girdigimde.Sen yoksun,eski sıcaklıgı yok evin.O eski kokusu bile gitmiş,herşey degişmiş.2,5 sene yaşadıgım evin banyo duvarlarını dahi yadırgadım.Kurutma makinemizi görunce benim oldugunu çok sonra anladım.O lanet muslukların sadece kırmızı tarafının aktıgını mavilerin bozuk oldugunu bile unutmuşum.
  Mutfakta yine bulaşık dolu ama eski bardaklarımız yok.Yerlerini yeni bir suru başka,yabancı bardak almış.Kultablamız yerinde.Şimdi onu kullanıyorum.Sarılsam mı bilemedim koltuklarımıza,yatagımıza,bilgisayar masamıza.Çok özlemişim ama dönuşu yok bu gidişin.Tek yöne kesti kader biletimi.Evim evim diye herkese anlatır severdim evimi fakat artık bana ait degil burası.
  Bu gelişim herşeye ve herkese veda etmek için.Bu şehri terk etmek için burdayım.Hep birilerine ve birşeylere veda etmek için yaratıldım sanki.Nereye bu gidiş diye soruyorum bazen kendime.Cevap veremiyorum hiç.Ama artık kabullenemiyorum bu durumu.Kader hep terk etmeyi reva göruyor bana.Halbuki benim tek istedigim gidişler degil,oldugum yerde kalışlar.Öyle kalışlar hayal ediyorum ki bazen gömuldugum bir şehir,beni sewen bir şehir.Beni hiç terk etmeyip kucaklayacak bir şehir.Hiçbir yere ait degilim sanırım.Şu koskoca dunyadaki hiçbir yere ait degilim.Hiçbir yer beni kucaklayabilecek kadar çok sevemiyor.Hata bende mi bilmem ama bildigim tek şey şu ki;çaresiz,bitkin ve yorgunum.Şefkate ve huzura çok ihtiyacım var.İçten bi sarılışa,kardeşimin yaptıgı gibi bol tukuruklu bir öpucuge...Çok ihtiyacım var.
  Sıgamıyorum hiçbir yere...
  Bu gidiş tek yön.
  Bu gidiş bir terk ediş.
  Bu gidiş ölum sessizligi adeta.
  Bu gidiş giderken son kez arkana bile bakmadan özlem duymadan,sevmeden,sevilmeden geçmiş bir gidiş.
  Bu gidiş geçmişi terk ediş.
  Bu gidiş aptal bir direniş.
  En önemlisi de bu gidiş bir veda ediş bir daha dönmemek uzere.
  Öyleyse gidiyorum arkama bile bakmadan önunu göremedigim bir yolda...

26 Mart 2013 Salı

Sen Kimsin?

 Evet.Bana yakışmayacak bir şey düşünemiyorum bu dünyada.Her türlü iyilikte yakışır bana her türlü kötülükte.Bende öyle bir şey var ki bana her şey yakışır.Amma velakin bunu sadece ben bilirim.Nitekim kimse benim kötü bir insan olabileceğime ya da kötü bir şey yapabileceğime ihtimal vermez.Onlar bana yakıştıramaz çünkü.Ammaaa yakışmasaydı bu zamana kadar iyiliğim kadar kötülüğüm de dokundu insanlara.O zaman onları yapmazdım.
 Günahsız,hatasız insan olmaz.Herkes bir şekilde -nefsine mi dersin artık yoksa iradesine mi- bir yerlerde bir yerde acı çektirmiş ya da bilerek canını yakmıştır birinin.İnsan egosu bu hiçbir zaman boş durmaz.Sen iyi bir insan olmaya çalışsan da o seni bir şekilde ele geçirir.Küçük bir çocuğa nasıl ki çok kolay bir şekilde yalan söyletebilirsin ya da bir çocuğun elinden şekerini elinden alabilirsin asılsız bir vaat ile.İşte aynı şekilde egonda seni kandırır bu şekilde.He şöyle insanlar var;'ben asla hata yapmam.Ben çok iyi bir insanımdır ki; Allah herkesin kalbine göre versin bana da aynı şekilde.'.Yok öyle bir dünya kardeşim! Sende kötüsün.Bak ben burda inkar ediyor muyum ne olduğumu?Sende etme.Çok inandığın,taptığın,istediğin her şeyi elde etmek için ona ellerini açıp dua ettiğinden kaçamazsın.Bana yalan söylemeye çalışsan da,kendini kandırsan da...
  İnsan neden dua eder?Ne isterse onun için,onu elde etmek için.Biri için dua edersin çok sevdiğin bir insandır.Onun iyi olmasını istediğin için dua edersin(Sevmediğin insana etmezsin amma).Bir araba istiyorsundur bir sevgili istiyorsundur ,seni her şeye rağmen sevebilecek.Hep istiyorsundur.Bunun karşılığında inancın gereği belki ibadetini yapıyor ya da yapmıyorsun.Ama istemekten de hiçbir zaman vazgeçmiyorsun farkında mısın?Peki sen kimsin de bu hakkı kendinde buluyorsun?Ne özelliğin var da istediğin bir şey olmadığında isyan bayrağını çekiyorsun hemen öyle.Ne yaptın be bu zamana kadar insanlık için?Kaç kere düşündün durumu senden kötü olan insanları?Ne zaman düşündün yağmur yağarken,fırtına koparken kediler ne yapıyorlardır acaba diye?Ormanları da yok ediyoruz ama acaba bir ağaç kesilirken o da feryat ediyor mudur bir insan gibi can verirken? Hiç mi düşünmedin yani?E sen egosuna sürekli yenilen bi zavallısın o zaman.E ne diye kötü bir insan olduğunu kabul etmezsin madem öyle ey Ademoğlu?
seni çok sevecek ya da cennete gitmeyi
  Bu sefer hep sana sorularla geldim.Bu yazımda senden hesap soruyorum.Hesap ver bana sen kimsin?


  Sen insansın dostum.Sen iyi olduğun kadar kötüsünde.Belki yaptığın kötü ne varsa lanet ediyor çok pişmanlık duyuyorsun.Belki pişmanlık duyduğun halde aynı hatayı tekrara düşüyorsun.Lanet ediyorsun kendine belki.Sen böyle bir insan mısın?Senin kendine bunu yapmaya hakkın var mı diyorsun kendine.Var.Dedim ya sen insansın.İnsan ki;her ne olursa olsun sadece ömrünü nihayetine erdirenekadar insandır.O saatten sonra topraksın o saatten sonra fidansın o saatten sonra zaten sen bir külsün avucumun içindeki.Nefes aldığın sürece kendini sorgulamayı bırakma.Her zaman sor kendine ben kimim diye,benim sana sorduğum gibi.Ancak o zaman iyi bir insan olma çabası içerisinde son nefesini verebilirsin...

22 Haziran 2012 Cuma

Bunları Bir Düşün!

 Dün bir mekana yemek yemeye gittik.İyi hoş güzel siparişlerimiz alındı ardından yemeklerimiz geldi.Tıkınıyoruz ölesiye acıkmışız.Karşıdan bir kız çocuğu geliyor masaları dolaşarak.Belli ki para dileniyor insanlardan.Kimse bir şey vermeden gönderiyor.Saat 22:00 suları.
 Bu kızı ben daha öncede görmüştüm.Bir bankta otururken alışveriş sonrası,yanımıza gelmişti para istemişti.O gün birşey vermeden biz de gönderdik.Fakat o sırada aklımdan geçti.Elim kolum poşet dolu çıkar bir şey ver şu çocuğa dedim kendi kendime.Ama neden bilmem sesimi çıkarmadım.O gün eve döndüğümüzde arkadaşımın sigarasını oturduğumuz bankta unuttuğunu farkettik ve sonradan ikimizde kendimize kızdık.
 Bugün aynı kız çocuğu orda.Aynı arkadaşımla yemek yiyoruz ve bize yaklaşıyor.İçimden sevindim bi.O zaman yapamadığımızı şimdi telafi edelim dedim.Geldi yanımıza;'abla kardeşime bez alacağım gönlünden ne koparsa' diyerek avcunu uzattı.Ben sesimi çıkarmadım biliyorum karşımdaki dayanamayacak.Arkadaşım;'gerçekten vereceğim parayı kardeşine bez almak için mi kullanacaksın?' dedi.Kız da başını salladı 'evet' anlamında.Bizimki dayanamadı garsona seslendi.Kasadan çocuğa para vermelerini hesapta ödeyeceğini söyledi.Öyle de yaptılar.Çocuk parayı aldı teşekkür etti.Fakat arkadaşım tatmin olmadı tabi kıza sorular sormaya başladı;
-Sen bu parayla kardeşine bez alacağına emin misin?
-Evet abla.(biraz durdu sonra)Yani belki babama sigara alırız.O hasta da abla.Ya da belki ekmek alırım.
-Hayır verdiğim bu parayla babana sigara almayacaksın!Ben nedense inanmıyorum sana.Ailen mi zorluyor seni buna?Git insanlardan para iste diyerek zorluyorlar mı?
-Yok abla.Zorlasalar zaten ben hemen polise haber veririm ki.
-Emin misin peki?
-Evet abla.
-Baban ne iş yapıyor peki senin?
-Karton topluyorlar abla.Bizim evde amcamlar da kalmaya başladı.Biz çok kalabalık olduk.O yüzden para lazım bize.
-E peki amcanlar çalışmıyorlar mı?
-Onlarda karton topluyorlar abla.
-Gel bakayım karnın aç mı senin?
-Yok abla sağol.
 Biz yemek yerken gözünün önünde gönlümüz razı gelmedi bizi izlemesine.Oturttuk masaya kendi yediklerimizden bi dürüm yaptık ufak.Doldurduk içini.Ayran söyledik ona da.Hem yiyip hem konuşuyoruz.Küçüğün de çekingenliği yavaş yavaş kırılmaya başladı.Ben o sıra en sonunda sessizliğimi bozdum.
-Okula gidiyor musun sen?
-Yok abla gitmiyorum.Babam ablamı göndermiş. 9. sınıfa kadar okumuş o ama sonra okuldan almış babam.Bize de;'ablanızı gönderdim de ne oldu?Kız çocuğu okumaz.' dedi o yüzden gitmiyoruz.Ama erkek kardeşlerimi gönderecek.11 kardeşiz biz abla.Ben okula gitsem kardeşlerime kim bakacak?
-Kaç yaşındasın sen?
-10 yaşındayım.
-Okuma yazma biliyor musun?
-Hayır.
-Senin bu yaşta kardeşlerine bakıp,insanlardan para dilenmen gerekmiyor.Senin bu yaşta okula gidip derslerini düşünmen gerekiyor.Farkında mısın bunun?
-Biliyorum abla ama kardeşlerime bakmam lazım.Ben okula gidersem o zaman kardeşlerime kim bakacak?Zaten babam hasta çalışamıyor da.
-Bak canım,annen eğer bakmayacak olsaydı 11 tane çocuğu yapmazdı herhalde.Babanın ne rahatsızlığı var?
-Babamı hep doktora götürüyoruz.Hep öksürüyor o.
-Ama demin karton topluyor dedin.
-Evet topluyor.Bizim evdeki herkes topluyor zaten.2 gün sonra satıyoruz kartonları.Bazen bende yardım ediyorum.
-E karton toplayabildiğine göre çalışabilir de.Sigara içmemesi gerekir öksürüyorsa da.
-Ya abla 'Siz ROMANSINIZ' diyerek işe almıyorlar babamı.
 Bu sırada bir sessizlik oluştu.Birbirimize baktık arkadaşımla.Çocuk haksız değildi ki.Biz de ROMANlar yanımızdan geçerken tedirgin olmuyor muyuz?Çocuklarımızı ;'Bak çingeneler seni kaçırır gel artık eve!' diyerek korkutmuyor muyuz?Kendimi sorgulamaya başladım o sırada.Benim kardeşim 12 yaşında.Zor durumlarda kalsakta o herşeyin en iyisini yesin içsin diye hiçbirşeyden mahrum etmiyoruz.Okulunda dersleri kötü giderse hemen özel ders alsın diyebiliyoruz.Oysa ki bu çocuk,karşımda oturan bu 10 yaşındaki küçük daha okuma yazma bilmiyor.Adalet bunun neresinde?Hiçbir zaman okumayı hayal bile etmemiş bir çocuk bu.Benden senden ne farkı var?O da nefes alıyor o da acıkıyor o da iyi bir geleceği hak ediyor.En önemlisi o da insan!
-Canım benim babanın işe girebileceği bir yer mutlaka olmalı.İşkur var bak.Orda insanlara iş bulabiliyorlar yapabilecekleri.Sen istemez misin  peki okula gitmeyi?
-İsterim tabiki.Benim bi arkadaşım var o gidiyor 1. sınıfa (gülümsedi).Ben okula gitmedim ama harfleri biliyorum B,C,U falan.Ama arkadaşım 4 te okuldan çıkıyor.Benim için geç olur o saat.
-Sabahçı olursun sende.Sabah 8 de okula gideceksin öğlen 12-1 gibi çıkacaksın.Defter,kitaplarını okuldan veriyorlar zaten.Ailende bir para sıkıntısı da olmaz.Bak biz üniversite okuyoruz.Bize de devlet harçlık veriyor.Sen oku adam ol ben seni bir işe de yerleştiririm maaşını da veririm diyor.Para sorun olmaz tatlım.
 Başını öne eğdi.Boşuna konuşuyorsunuz gibi.
-Peki şöyle diyeyim ben sana.Sen okuyup bir meslek edinsen mesela öğretmen olsan,doktor olsan.Benim oturduğum yerde sen otursan ve senin yanına küçük bir kız gelip senden para istese de sende benim sana söylediklerimi ona söylesen daha iyi olmaz mı?Hem ilerde ailene de rahatça bakabilirsin.Bunu şuan anlayamayacak olsan da iyi bir gelecek hayali dahi aileni de seni de kurtarır.Annenin ya da babanın şuan yaşadığı hayatı ilerde sen yaşamak ister misin?
-Hayır istemem.
Arkadaşım devreye girdi;
-Yemeğini neden bıraktın?
-Yemeyeceğim ben.
-Aç olmadığını söyleseydin yapmazdık ama sana onu.Ziyan ettin ama nimeti.Yazık değil mi?Kardeşlerinden bahsediyorsun bak.Senin bu yediğini onlar yiyemedi değil mi hiç?
-Evet abla yemediler hiç.
-Bak ne güzel söylüyorsun işte.Aç olmaman ayıp birşey değil ki neden yalan söyledin?
 Bunları konuşurlarken kız sürekli etrafına bakıyordu.Arkasına sağına soluna.Arkadaşım;
-Neden etrafına bakıyorsun?Birşeyden mi korkuyorsun?
-Yok abla.Saat kaç?
-22:00
-Bak işte eve geç kaldım.Babam karton topluyor.Beni bekler ben gideyim.
 Diyerek kalktı masadan.
-Tamam ama bir dakika.Sana son birşey söyleyeceğim.Bu söylediklerimi bir düşün olur mu?
-Tamam abla sağolun.
-O parayla da sakın babana sigara almıyorsun.
-Tamam abla eve ekmek alırım.
 Dedi ve gözden kayboldu.Tabi bu konuşmalar geçerken,küçük bizim masamızda otururken etraftaki insanlar gerçekten şaşırtıcıydı.Hepsi bize uzaylıymışız gibi bakıyordu.Hele hesap ödemeye gelen bir başka müşteri bizim masamıza öyle bir baktı ki.Ben bu tür durumlarda illaki birşey söylerim ama küçüğün gururu kırılmasın diye sesimi çıkarmadım fakat o insan evladına bir bakış attım ki o bakış ona yetti.Daha sonra bizimle ilgilenen garson geldi.Konu çocuktan açıldı tabiki.
-O çocuk hep burda hanımefendi.Herkesin masasına oturup yemek yiyor.
-Tamam ama bu bize başka müşterilerin uzaylı görmüş gibi bakmasına bir sebep olamaz.
-Siz de haklısınız ama o kişi de bir başka masada görmüşse çocuğu şaşkınlıkla bakmıştır belki de size;'Ne zaman karnı acıktı da sizin masanıza oturdu' diyerek.
-Yoook olmaz yanlış hareketler bunlar.
-Bizimde elimizden birşey gelmiyor hanımefendi.Açız deseler biz onlara elimizden geleni yapmaz mıyız?Ama onların amacı para işte.Ya babasına verecek o da artık içki mi alır sigara mı alır bilinmez ya da kendine gidecek çitos mitos alacak köşedeki bakkaldan.
-İstediğini alsın efendim.Benim için nasıl harcadığı mühim değil o parayı.Yemediği yiyecekte verdiğimiz para da helali hoş olsun.Eğer söz verdiğini yapmazsa o onun hatası.Benim takıldığım konu başka.10 yaşında o çocuk ve okula gitmiyor ve insanlardan para dilenmek zorunda bırakılıyor.Hala böyle zihniyetler kaldı mı ya bu memlekette?
-Bu insanlar böyle işte.Sokakta görüyorsunuzdur illaki.Kadınlar yanlarında daha bebekken dolaştırıyorlar.Onlarda öyle büyüyor yapacak birşey yok.İnanmayın söylediklerine birine para verirsiniz arkasından 10 kişi daha gelir.He tabi şöyle bir şey de var ; iyilik yap denize at,balık bilmezse halık bilir.Bir şekilde döner yaptığınız iyilik size.
 Gülümsedik adama.O da haklı.Fakat bu düşünceyle oturduğumuz her gün kız çocuğunu okula göndermeyen bir asalak daha katılacak hayata.11 kardeşi olan bu 10 yaşındaki çocukta bizler gibi yaşamayı hak ediyor.Amcalarıyla bir evde sıkışıp tepişmektense kendi odasının olduğu yahut kardeşleriyle kaldığı,ders çalışabileceği bir odası olmasını hak ediyor.Dışladığımız ve onlar için kılımızı kıpırdatmadığımız insanlar bu çocuklar işte.Bana ne kadar yalan söylese de belki de verdiğim parayı hak etmese de o da bir  çocuk sonuçta.Hepimiz kendi hayatımıza odaklanmış,kendi çocuklarımızın derdine düşmüş,karşımızda olan biteni es geçerek yaşıyoruz.Ne kadar doğru bu?Dinimizin emrettiği ;'Komşusu açken tok yatan bizden değildir.'  hadisinin hayatımızdaki yeri ne?Kapı komşundan mı bahsediyor bu hadis sadece?Bunları bir düşün bence.Sorgula kendini.'Rabbim herkesi bir sınav için bu dünyaya getirmiş.' demeyi hepimiz biliyoruz değil mi?
 Küçüğe de söylediğim gibi bunları bir düşün!

16 Haziran 2012 Cumartesi

Nedir ki?

Ne zaman gördük bize hizmet eden insanları? Nasıl bir haytatları var kaç kere düşündük?Üzerimize ya da masaya birşey döktüklerinde kaç çocuğu var,kime bakıyorlar,neden burada çalışıyorlar kaç kere sorguladık bütün bunları?
 Oturduğumuz yeri hiçbir zaman beğenmedik.Neden deniz manzarası yokmuş diyerek?Kaç kere denize bakarak efkarlandıkta derdimizi denize anlattık bu zamana kadar?Neyin değerini bildik?
 Duyduğuma göre eğer derdimiz neyse denize anlatırsak bizi duyar ses verirmiş yani dinlermiş, akıntılara karışan sular bizi.Ne zaman dert yansak aşktan,dertten yana duyarmış derdimize ortak olurmuş okyanuslara karışan caanım deniz.
 Öyle bir şeydir ki su,hurafeler yazılır uğruna.Mesela kötü bir rüya görürde akan suya anlatırsan derman olurmuş,kaybolurmuş gerçekleşecek kötü şeyler.
 Su öyle saf ve temizdir ki bize benzemez.Bizim kötülüklerimize,riyakarlıklarımıza ayak uydurmaz.İki yüzlülüğe ferman yazdırmaz.Dinler ve akmaya devam eder her güzel şey gibi.
 Hayatta öyle değil midir?Ne kadar kötü olaylarla karşılaşırsak karşılaşalım herşeye rağmen akıp gitmez mi?Kendimiz bile o kadar iğrenç oyunlara alet olsakta devam etmez mi?Kimin arkasından iş çevirirsen çevir,kimin arkasından konuşursan konuş,kimle ne bok yersen ye yine de yaşadığın sürece bir umudun vardır.Herşeye ve herkese rağmen.
  Bazen bir ışık yanar bilir misin?Yapman gerekeni gösterir hayat.Yaşaman gerekeni.Yapar mısın o zaman da onu?Benim yaptığım olmadı.Nerde yanlış nerde yapılmaması gereken şey var hep ona meyil verdim,onu gerçekleştirdim.Kaderimde olması gereken,yapmam gereken işlere yer vermedim.Hep erteledim.Ertelediklerim aslında yapmam gerekenler değil,kendimdi.Başkaları için kendimi hep erteledim.Nereye kadar sürer diye sorsam da,yaptım bunu kendime.Ne için?Boş.
  Biri sana gelipte hiç;' Bu kadar zamandır sana çaba göster diyen oldu mu?' dedi mi?Çok ağır bir  mesuliyet bu laf.Tahmin edebileceğinden daha çok..Maddi açıdan ne karşılarsa karşılasın karşındaki sen manevi açıdan kendinden birşeyler veriyorsan emin ol çok koyar bu sana.Bunu söyleyen belki farkında değildir ne dediğin.Ya da fedakarlık ettiğin şeylerin farkında değildir.
  --
 Kimsenin umrunda değilsin aslında.Tek başınasın hayatta.Sana;'her zaman yanındayım' diyen insanlar elbetteki olacaktır.Fakat bilmen gereken onların hiçbir zaman yanında olmayacağıdır.Senin yerinde olmayan insan,senin yanında ne kadar olabilir ki?Seni ne kadar anlayabilir?Önce düşünmen gereken bunlar.Saflık etme.Başkalarının farkında olacağına kendinin farkında ol önce.Başkalarına değer vermeden,kendine değer ver.SEN olmadıktan sonra ONUN,BUNUN,ŞUNUN ne anlamı var?

27 Mayıs 2012 Pazar

Aşkla Karışık İnsan Modeli

  Kafa karışıklığı.
  Bendeki durum bu.
  Hep arada kaldım.
  Kimi sevdiğim konusunda hep bi arada kalmışlığım vardır.Hiçbir zaman emin olamadım kimi seçmem gerektiğini.Hep gidenin arkasından baktım,geleni gülümseyerek karşıladım.Ama ilerde aradan 10 yıl geçse de eskiyi hep hatırladım.Onun kim olduğunu hatırladım,eskiyi yad ettim.Karşımdakine ihanet mi bilmiyorum ama hatırlamak istiyorum.Bu arada kafamda karışıyor elbet.Yaaa şöyle yapsaydım,böyle deseydim ne olurdu diye.Böyle düşünmenin kimseye faydası yok bunu biliyorum.Fakat elimde değil.
  Ne yaparsam yapayım,kim olursam olayım,kimle olursam olayım yine de bir şekilde aklımın bir köşesinde hayatımda yer almış tüm insanlar kalıyor.
  Ya doğru insan?
  Kimdir o?Nasıl anlarsın o adam olduğunu?Şuan birlikte olduğun adam seni çok mutlu etse de daha önce sevdiğin adam yine de ara sıra aklından geçiyorsa?O zaman doğru insanın yanında değil misindir,sırf aklından geçiyor diye?Aklındaki insanla birlikte olman mümkün değilse peki?
  Hep o adam doğru insandır kafanda aslında.Herkesin bi mazide yarım kalmış eski aşkı vardır ve hep şuan beraber olduğu kişi mantıklı diğeri aşk doğuran doğru kişidir.Ne kadar doğru bu düşünce?Hangisini seçmeli?Eskide kalan geri gelemeyeceği için mi doğru insan olarak bellenir ve hiç unutulmaz?O yada bu sebepten ayrılmışsındır ve hep aklında kalır.Kafanda kurduğun ufak hayallerde o hep doğru insandır.Doğru ama yanlış insan...
  Aslında yapmamız gereken en doğru şey şuan mutlu olup olmadığımızı kendimize sormamız ve bir cevap alabilmemiz olur.Gerçekten hayatındaki kişiyle mutluysan herşeye rağmen doğru insanı araman yersizdir.Sonuçta bir yerde devreye girecek KADER bir yerlere bizi bekliyor olacak.Anı yaşamak her zaman doğru sonucu vermese de eskiyi düşünmek ne sana ne karşındakine birşey kazandırmayacaktır.Dediğim gibi önemli olan şuan mutlu musun değil misin?Buna bir cevap bulabilirsen eğer olay bitmiştir.Doğru ya da yanlış insanı bulmak değildir marifet.Marifet kendini mutlu hissedebilmektir yanında olan insanla.Mutlu olan olmayan herkese selam olsun...

14 Mayıs 2012 Pazartesi

Kalbinin Sesini Dinlemek mi?

Kalbim mi?Vicdanım mı?Bu soruların cevabını bulduğum zaman kimseyi istesem de üzemeyeceğim.Duygu karmaşası içindeyim.Acaba arasam mı?aramasam mı? diye.Arasam daha mı çok üzülür?Aramasam kendine dert ederde daha mı kötü olur?Bir türlü ne yapacağıma karar veremiyorum.Bu zamana kadar 'kalbimin sesi'yle 'mantığı'mın ayırdına varmış bir insan değilim.Malesef ki düşündüklerimi direkt uygularım.O anda birinin kalbi kırılırsa diye düşünmem çoğu kez.Herkes kadar patavatsızım.Yerine ve adamına göre...
 'Kalbinin sesini dinle.' dendiğinde insanlar ne yapıyor?Tamam birini seversin bu kalptendir.Ama O kişiye karşı davranışların neye göre yüreğinden gelir?Her yumuşak davranışımızın simgesi midir kalpten gelmek?Böyle olduğuna inanmıyorum.Her sert veya kırıcı davranışta ya da ayrılıkta;'mantığıyla hareket ediyor.' demek yanlış.Çoğu kararımızı mantığımızla veriyoruz çünkü.Ama neye göre ayırt edebiliyoruz bunu hala anlamış değilim.
 Düşünüyorum...İnsanlar birini severken başka bir kişiyi daha sevebilir mi diye?Sevemez diyorum içimden.Mantıksız geliyor.Büyük ihtimalle bu sorunun cevabında gizli,aradığım cevapların bir kısmı.
 Bir insan iki kişiyi birden sever bu kendisine de mantıksız gelir ama sever elinde değildir.Kalbinden gelir.Öyle tahmin ediyorum ki; birini seçer sonunda.Kaybetmekten en çok korktuğunu tercih eder.Ama o zamana kadar aldığı 'ikisini beraber yürütme fikri'nden kendini alamaz.Kapılır bir anda.Sonra düşündükçe ve yaşadıkça böyle sürmeyeceğinin farkına varır ve en mantıklı olanda karar kılar ve birini seçer.
 Kolay anlatıyorum tabi.Yaşaması güç,anlatması basit olaylar bunlar.Ama ancak aklıma böyle bir örnek geldiği için bir cevap bulabildim.Peki aradığım cevabın diğer kısmı nerde?'Kalbimin sesini nasıl dinleyebilirim?'.Düşündüklerimin hangisi mantık hangisi kalben süslenmiş fikirler?
 Cevap bulamadım...Kafa yine kazan desenize.